1 Mart 2020 Pazar

Kördüğüm / Ayşe Kulin






Yazar: Ayşe Kulin 

Tür: Roman

Eğitim: Lise öğrenimini 1961 yılında Amerikan kız Koleji’nde tamamladı. Buradaki eğitim sürecinde yazar olmaya karar verdi. Eşiyle beraber Londra’ya yerleştikten sonra burada London School of Economics’te 1962-1964 yılları arasında sosyoloji eğitimi aldı.




Kitabın konusu çok açık ve akıl oyunları gerektirmeyen bir derinliği var. Kitap bellek kaybı nedeniyle bir kliniğe getirilmiş olan Gizem'in buradaki birkaç enstantanesi ile başlıyor. İlk sayfalarda konu açısından sizi kendine çekmeye başlayan kitap birkaç sayfa sonra okuyucunun beklentisini karşılayamıyor. 2017 bu kitabın ilk basım yılı. Fetö olaylarının bir önceki yıl yaşanmış olmasından ötürü birkaç kere bu konuyla ilişik olacak şekilde olayların içinde Fetö'yü iğneleyecek cümleler kuruluyor. Fakat bu o kadar basit bir şekilde yapılıyor ki keyifli olmuyor, vay be dedirttirmiyor. Aynı durum Işid için de geçerli. Hepimizin gazetelerde okuduğu, oturumlarda dinlediği  kadarının çok daha basitini görüyorsunuz kitapta. Onlarla ilgili yazılan her ne varsa kıymetli  gelmiyor size. 

Gizem'in sevgilisi bir savaş muhabiri, Suriye'de yaralanıyor, Mardin'e ağır yaralı bir şekilde getirtiliyor, Gizem yani Esra TUS'A hazırlanan bir doktor olarak koşa koşa oraya gidiyor, gözü gibi sevgilisine bakıyor, kurtulduğunu görüyor. Sevgilisi O'na bir çipi gerekli bir insana ulaştırmasını istiyor. Bu işi yerine getirmeye çalıştığı esnada Esra bir kaza geçiriyor çünkü bu çipin peşine başkaları da düşüyor. Esra klinikte tanıştığı doktor olan Orhan'la bu bilgiyi paylaşıyor ve bir şekilde o çipin içeriğini de öğreniyorlar ve şok oluyorlar. Maalesef bu çipin içeriği kitabın içinde o kadar havada kalıyor ve paylaşılmıyor ki  kitap size basit gelmeye başlıyor. Akıl kurgusu yapılmış ve yaptırılan hiçbir şey yok. En sonunda sevgiliyle karşılaşıyor Esra, O'nu istemediğine karar veriyor ve Antalya'ya babasına dönüyor. Kitabın konu gidişatı kısaca budur. 

Ben kitabın yarısına geldikten sonra sadece bitirmek için kitabı okumaya devam ettim. Bitirdiğimde ise en ufak etkilendiğim bir noktanın olmadığına veya bir cümlenin bende iz bırakmadığına kanaat getirdim. Ülke çalkantılarını bir iki cümlede çabucak geçen ve olayların bu çalkantıların içinde geçtiği bile tam olarak anlaşılamayan, neden-sonuç ilişkileri ve içerikleri es geçilmiş bir kitap olarak bana yansıdı. Bu kitapla ilgili benim paylaşacaklarım bununla sınırlıdır.       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benim Adım Kırmızı / Orhan Pamuk

Benim Adım Kırmızı 1591 yılında, İstanbul’un on karlı kış gününde, Atmeydanı, Bayezid, Edirnekapı, Cibali gibi İstanbul merkezlerinde geçe...