1.Baskı: Temmuz 2017
Tür: Roman
Eğitim: 1986'da
Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi.
Osmanlı
İmparatorluğu'nun 1780'den 1828 yılına kadar olan sürecinin içinde yaşatılır
roman.
Ben tarihi,
romanlarda okumayı ve öğrenmeyi severim. Okurken o zamanlarda kendimi hayal
eder, yaşarım tıpkı bu romanda olduğu gibi. Osmanlı'nın en sıkıntılı
zamanlarındaki İstanbul'u gözümde çokça canlandırdım.
Daha kitabın ilk
sayfalarında Erikli Baba Tekkesi, Tarikatı Bektaşiyye ve Çifte vav işaretiyle
karşılaştım. Çifte vav işaretinin ne anlama geldiğini açıkçası bilmiyordum,
merak edip minik bir araştırma yaptım.
![]() |
Resim 1: Vav harfi |
![]() |
Resim 2: Çifte vav harfi |
Vav harfi insanı
ve tekliği, çifte vav harfi ise iki insanın birbirlerine
yaslanması halinde onların dengede durabileceğini sembolize eder. Bu,
Bektaşiliğin en önemli işareti, Arap alfabesinin stilize edilmiş bir harfi.
Motif şekline bakıldığında kalp şeklini andırır. Bu harfi taşıyanların neşe,
huzur bulacaklarına, iç sıkıntılarından ve rahatsızlıklarından kurtulacağına,
dokundukları her işte bolluk, bereket bulacaklarına inanılır.
Daha romanın ilk
sayfalarında Erikli Baba Tekke'sinde Ahmed Baba'nın arkasındaki duvarda
"Çifte vav" işaretinden bahsediliyor. Padişahın III.
Mustafa olduğu zamanlar... Yıl 1969, Ruslar Türklere yenilir ve 19 yaşındaki
Petru Çariçe II. Katerina'nın ordusunun askeri olarak Hotin Kale'sini
gözetlerken padişahın kapıkulu ve yeniçeri taburlarından birinin odabaşısı olan
Arif Ağa tarafından yakalanıp kölesi olur. Petru'nun dikkatini
yolculuklarında teber denilen tuhaf giysili, içki içen Bektaşi
dervişler çeker. O sıra Arif Ağa'nın erkek çocuğu olunca sevincinden Petru'yu
affedip, kendisine köle yapar ve evine getirir. Herkes O'nu Sarı olarak
çağırır. Bir gün Sarı Müslüman olmak istediğini Arif Ağa'yla paylaşıp, aileyi
çok mutlu eder ve Arif Ağa O'nu kölelikten azad eder. O'na Abdullah ismi
verilip, büyük hazırlıklarla Bektaşi olma töreni yapılır. Bu töreni yazar
detaylarına kadar anlatarak aslında okuyucunun merakını giderir.
Bu arada kitapta
adı geçen padişahların kronolojik sırası şu şekilde:
III. Mustafa
- I. Abdülhamit - III. Selim (III. Mustafa'nın oğlu) -
IV. Mustafa (I. Abdülhamit'in oğlu)
- II. Mahmud (I. Abdülhamit'in oğlu)
Bu süreçteki bazı
önemli olaylar da var tabii.
Kabakçı Mustafa
isyanı, İstanbul'daki büyük yangın ve deprem, Alemdar Mustafa Paşa'nın sadrazam
olana kadar olan süreç...
Genel olarak III.
Mustafa Avrupa'daki gelişmeleri takip ederek ordusunu güçlendiren bir
ve Rusya'yla savaşan bir padişah.
I. Abdülhamit
zamanında da Ruslarla savaşılır ve Özi Kalesi kaybedilince padişah bu duruma
çok üzülür. Onun akabinde fazla yaşamadan ölür.
Kitapta III. Selim
zamanındaki olaylardan bolca bahsediliyor. Fransızların ihanet olarak görülen
Mısır'ı almalarından belli bir süre sonra onlarla tekrar barışılması İngiliz ve
Rusların hoşuna gitmez. 1807'de İngilizlerin Ayestafanos'un önüne gelip
16 gemiyi demirlemesi, gayrimüslimler de dahil İstanbul halkının ayağa kalkışı
ve İngilizlerin kaçması anlatılan diğer bir konu. III. Selim orduda
düzenlemelere gider. Nizam-ı Cedid kurulur. Bu ocağın gelirlerini karşılamak
için İrad-ı Cedid hazinesini kurar. Bu durum sayıca daha çok Bektaşi barındıran
yeniçerileri içten içe mutsuz eder. Üç kuruşa canları pahasına çalıştıkları
düşüncesi kitabın her sayfasında okuyucuya aktarılıyor. Ulema sınıfı
Mevlevilerden, Bektaşilerden hiç hoşlanmaz fakat Bektaşilerden çekindikleri
için bunu fazla belli etmezler. Bu arada devlet ricali Mevleviliğe katılır,
hatta III. Selim Şeyh Galib Efendi'nin müridi olur. Musiki dinleyip, besteler
yaparlar. Roman içinde Arif Ağa'nın oğlu olan Sabit devlet yanlısı ve Nizam-ı
Cedid'i destekleyen bir karakter olarak karşımıza çıkarken, arkadaşı Habib tam
tersi bir karaktere bürünür.
Kabakçı Mustafa
isyanı bu padişahın döneminde başlıyor. Nizam-Cedid askeri Laz yamaklara nasıl
giyinecekleri konusunda baskı yapınca, başlarına Kabakçı Mustafa'yı alıp
huzursuzluk yaratırlar. III. Selim meydanı onlara bırakıyor ve tahta IV.
Mustafa geçer.
Alemdar Mustafa Paşa tam olmasa da ocaklıdır yani yeniçeridir. III.
Selim’in başlattığı Nizam-ı Cedid reformları nedeniyle çıkan kimi olaylar
üzerine reform yanlıları, Paşa’yı İstanbul’a gitmesi için teşvik ederler. Bu
sırada Sultan IV. Mustafa, Kabakçı Mustafa isyanıyla amcası III. Selim’i
tahttan indirir ve Nizam-ı Cedid reformlarını kaldırmaya başlar. 1807 tarihinde
İstanbul’a gelen Paşa, önce Kabakçı Mustafa’nın kellesini vurdurtur, sonra da
isyancılar arasında kanlı bir temizleme harekâtına girişir. Alemdar Paşa, Bâb-ı
Âlî’yi (hükümet merkezi) basıp sadrazamı ve şeyhülislam'ı görevden
uzaklaştırır. 1808’de IV. Mustafa’yı tahttan indirerek yerine III.
Selim’i tekrar tahta çıkarmak ve Nizam-ı Cedid’i yeniden kurmak ister fakat
olayları duyan Kabakçı Mustafa’nın adamları, ondan önce III. Selim’in odasına
ulaşıp, O'nu öldürür. Paşa’yı adamları şehzade Mahmud’u kurtarması için
uyarır. Alemdar Mustafa Paşa, Şehzade Mahmud’u yeni padişah ilan eder. Padişah
tarafından sadrazamlığa getirilen Paşa, III.
Selim’in orduda yapmak istediği büyük ıslahata yardımcı olur, köklü
reformlara giderek; merkezi otoriteyi güçlendirmek için Anadolu’nun ayanlarıyla
işbirliği yapar; Nizam-ı Cedid Ocağı’nı Sekban-ı Cedid adıyla yeniden
düzenler. Paşa'nın sadrazam olduktan sonra devletin ileri gelenleriyle
büyük bir toplantı yapıp, alınan kararları Sened-i İttifak adı
verilen bir belgede derler. Bu belge ile ayanlar, hükümet emirlerini
dinleyeceklerine söz verirler. Sened-i İttifak ayanlarla imzalanır
fakat sadrazamın keyfi eylemlerinin önlenmesi de maddeler arasında yer
aldığı için bu durum Alemdar'a yaramaz. II. Mahmud da bu anlaşmayı istemez
fakat ayanları kontrol altında tutabilmek için razı gelir. Tüm bu olaylar
sürecinde Yeniçeriler hep sahnede oluyor. Padişahın kendisi de bir ayan
olan Alemdar Mustafa Paşa’ya karşı düşmanlığına ve ölümüne seyirci kalmasına
sebep olur. Yeniçeriler Paşa'dan kurtulmak ister ve büyük bir saldırıdan sonra
Paşa ölür.
1821'de Yunanistan'da bir ayaklanma oluşur ve Müslümanlar öldürülür.
Osmanlı'daki Müslümanlar telaşlanır ve Sultan Mahmud halkın silahlanmasını
destekler. Rumlar korku içine düşerler ve onlar da silahlanır. Bazı ocaklılar
bu hanelere saldırır, hatta Ermeniler dahi bu baskınlardan kurtulamaz.
Gayrimüslümler korkup Müslüman komşularının evlerine sığınırlar. Aynı tarihte
Rum patriği ve piskoposları da asılır. Rumlar adalara ve Yunanistan'a kaçar ve
Rumların mevkilerine Yahudiler geçirilir. Bu isyanı durdurmak için uğraşılır.
En son Mesolongi'de şiddetli bir çarpışma olur.
II. Mahmud yeniçeri ocağını toplantıya çağırır ve Rumlarla bile başedemeklerini
söyleyip, onlara yeni bir düzen getirtmek ister. Yeni talimler başlar fakat
Mısırlı bir talim bir yeniçeri ocağı neferine tokat atınca ocaktan biri çıkıp
muallimi öldürür ve olaylar kopar. Herkes yeniçeriye düşman olur, çokça
yeniçeri asılır, öldürülür ve sonunda tamamen ortadan kaldırılır. II. Mahmud
ulemayı da yanına alıp, halkı yeniçeriye karşı kışkırtıp, Etmaydanı'ndaki
yeniçerileri top ateşine tutar. Çok yeniçeri asılıp, öldürülür ve Yeniçeri
Ocağı tarih sahnesinden kaldırılmış olur.
Eğer Osmanlı tarihinin derinliklerini roman içindeki karakterlerle yaşamak
isterseniz okumanızı tavsiye edeceğim bir kitaptır. Kitabının özellikle
yarısından sonrası savaşlar, yeniçerilerin hareketleri, saldırılar ve onların
sonuçlarıyla geçiyor. İlk yarısını okumanın çok daha keyifli olduğunu
düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder