31 Mart 2020 Salı

Günebakan / Cüneyt Özdemir





Yazar: Cüneyt Özdemir

1. Basım: Mayıs 2018

Tür: Deneme

Eğitim: İlk ve orta okulu Yükseliş Koleji'nde devam etti. Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümünü bitirdi.

 

Hayal kurmayı ve hayallerini hayata geçirmeyi en büyük erdem olarak görmektedir diyor CNN Türk Cüneyt Özdemir için. Bu kitabı yaz aylarında yazmış ve içinden geçenleri direk birebir okuyucuyla paylaşmış kitabında. Entellektüel açıdan dopdolu bir insan olduğu için en basit bir konu hakkındaki düşüncelerini bile kendisiyle monolog dahi olsa paylaşmak istiyorsunuz. Şiir, siname, zenginlik, fakirlik, happy hour, mimari eserler... Denemeler gündelik hayatındaki konularla ve kendisinin düşünceleri, duyumsadıkları ile ilintili. Kitabın en hoşuma giden tarafı her deneme için Cansu Güney tarafından yapılmış resimler. Bana küçüklüğümde okuduğum masal kitaplarındaki hayallerimi daha da güzelliklerle aralayan resimleri hatırlattı. Kitabı çok keyifli bir hale getirmiş. Bu kitapta Cüneyt Özdemir'in bazı cümlelerini alıntılayarak sizinle paylaşmak istiyorum.

  • Yaşadığımız toplumda bizlere mutluluğun formülü ya da reçetesi benzer kodlarda dayatılıyor. Belli sınırların dışında bırakın dilek tutmayı, farklı hayallere bile izin yok.
  • Oysa ister bilim insanlarının aklına tutunun, isterseniz kendinizi kadercilik ipi ile hayata demirleyin, evrenin süprizleri karşısında bir karınca kadar hükmümüz yok!
  • Ancak hayvanların anlayabileceği tuhaf bir tedirginlik var her yerde.
  • Rüyalarla hayaller arasında zaman ve mekan sıçramaları dünyanın prangalarını hafifletir.
  • Son zamanlarda Türkiye’de turizmin yeni alametifarikası “mutluluk saatler”nin tek alıcısı          sanırım yeni kuşağın obez ve mutsuz gençleri. Özellikle babalarının nasıl kazandığını                  kestiremediğim paralarını pahalı içkiler açtırıp, hatta zaman zaman birbirlerinin        üzerine püskürterek harcamakta maharetli bu sonradan görme kuşak için mutluluğa ulaşmak bu kadar basitmiş gibi gözükse de aslında hiç kolay iş değil.
  • Unuttuğumuz kadar uzun bir zamandır, kendimize ait olmayan pek çok davranışı, huyu, imajı, yalanı sadece “yakıştığı” için bir elbise gibi üzerimize giyiyoruz. Bir süre sonra çıplak kalmaktan utanan insanlar gibi kendimiz ağır geliyor kendimize. Giyinilen bütün o şık sözcükler, beyaz yalanlar, küçük kıvrımlar, gizlenen hazımsızlıklar, üstü örtülü kıskançlıklar, saklamaya çalıştığın hırslar ve bütün bunların meyvesi “anılar” derinize yapışan dalgıç elbiseleri gibi size kaplıyor. Unutuyoruz, erteliyoruz ve gömüyoruz kendimizi kendimize.
  • Doğunun icat ettiği zaman makinesi, mahalle arasında görülmeyen dilek ağacı, olmayacak bir dileğin yarısıdır fal.
  • Yedikleri yemekleri paylaşmadan doymayanlarla yaşıyoruz. Eğlendiklerini göstermeden eğlenmeyenlerle...
  • Göstergebilimin kapıları kapatıp anahtarı derin bir denize attığı bir çağ yangınındayız. Göstere göstere ölüyoruz.
  • Anı paylaşmanın, anı yaşamaktan daha büyük bir afrodizyağa dönüşmesinin sihri ve sırrı tam da burada gizli işte...
  • Ve size kötü bir haberim var, bir şeyi çok dileyince olmuyor ne yazık ki... O şey için karar alıp, çalışıp, uygulayıp, hak edince oluyor.
  • Teknolojinin parlak ışıkları sadece birbirimize karşı değil gökyüzü hallerine karşı da bizleri bakarkör yaptı.
  • Şehirlerin parlak ışıkları gökyüzünde yıldızları kararttı, dolunayın romantikliğini çaldı. Düne kadar biz yakın, yıldızlar uzaktı. Artık herkes her şeye yıldızlar kadar uzak kaldı.
  • Bir varmış bir yokmuş kıvamında, bir masal kahramanı gibi yaşanıyor dünün hayli kurumsal hayatları. İskambilden kulelere dönen kariyerler, kağıttan şatolar içinde yaşanan aşklar, kumdan, kalelere gizlenen sevgililer.


    Teşekkürler Cüneyt Özdemir...



 



 

 

 

 



 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benim Adım Kırmızı / Orhan Pamuk

Benim Adım Kırmızı 1591 yılında, İstanbul’un on karlı kış gününde, Atmeydanı, Bayezid, Edirnekapı, Cibali gibi İstanbul merkezlerinde geçe...