Yazar: Cüneyt Özdemir
1. Basım: Mayıs 2018
Tür: Deneme
Eğitim: İlk ve
orta okulu Yükseliş Koleji'nde devam etti. Ankara Atatürk Lisesi'nden
mezun oldu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon
Bölümünü bitirdi.
Hayal kurmayı ve hayallerini hayata geçirmeyi en büyük erdem
olarak görmektedir diyor CNN Türk Cüneyt Özdemir için. Bu kitabı yaz aylarında
yazmış ve içinden geçenleri direk birebir okuyucuyla
paylaşmış kitabında. Entellektüel açıdan dopdolu bir insan olduğu için en
basit bir konu hakkındaki düşüncelerini bile kendisiyle monolog dahi olsa
paylaşmak istiyorsunuz. Şiir, siname, zenginlik, fakirlik, happy hour,
mimari eserler... Denemeler gündelik hayatındaki konularla ve kendisinin
düşünceleri, duyumsadıkları ile ilintili. Kitabın en hoşuma giden
tarafı her deneme için Cansu Güney tarafından yapılmış resimler. Bana
küçüklüğümde okuduğum masal kitaplarındaki hayallerimi daha da güzelliklerle
aralayan resimleri hatırlattı. Kitabı çok keyifli bir hale getirmiş. Bu
kitapta Cüneyt Özdemir'in bazı cümlelerini alıntılayarak sizinle paylaşmak
istiyorum.
- Yaşadığımız
toplumda bizlere mutluluğun formülü ya da reçetesi benzer
kodlarda dayatılıyor. Belli sınırların dışında bırakın dilek
tutmayı, farklı hayallere bile izin yok.
- Oysa ister bilim
insanlarının aklına tutunun, isterseniz kendinizi kadercilik ipi ile hayata demirleyin,
evrenin süprizleri karşısında bir karınca kadar hükmümüz yok!
- Ancak
hayvanların anlayabileceği tuhaf bir tedirginlik var her yerde.
- Rüyalarla
hayaller arasında zaman ve mekan sıçramaları dünyanın prangalarını
hafifletir.
- Son zamanlarda
Türkiye’de turizmin yeni alametifarikası “mutluluk saatler”nin tek
alıcısı sanırım yeni kuşağın
obez ve mutsuz gençleri. Özellikle babalarının
nasıl kazandığını
kestiremediğim paralarını pahalı içkiler açtırıp, hatta
zaman zaman birbirlerinin
üzerine püskürterek harcamakta maharetli bu sonradan görme kuşak
için mutluluğa ulaşmak bu kadar basitmiş gibi gözükse
de aslında hiç kolay iş değil.
- Unuttuğumuz
kadar uzun bir zamandır, kendimize ait olmayan pek çok davranışı,
huyu, imajı, yalanı sadece “yakıştığı” için bir elbise gibi
üzerimize giyiyoruz. Bir süre sonra çıplak kalmaktan utanan
insanlar gibi kendimiz ağır geliyor kendimize. Giyinilen bütün
o şık sözcükler, beyaz yalanlar, küçük kıvrımlar, gizlenen
hazımsızlıklar, üstü örtülü kıskançlıklar, saklamaya çalıştığın
hırslar ve bütün bunların meyvesi “anılar” derinize
yapışan dalgıç elbiseleri gibi size kaplıyor. Unutuyoruz,
erteliyoruz ve gömüyoruz kendimizi kendimize.
- Doğunun icat
ettiği zaman makinesi, mahalle arasında görülmeyen
dilek ağacı, olmayacak bir dileğin yarısıdır fal.
- Yedikleri
yemekleri paylaşmadan doymayanlarla yaşıyoruz. Eğlendiklerini
göstermeden eğlenmeyenlerle...
- Göstergebilimin
kapıları kapatıp anahtarı derin bir denize attığı bir çağ
yangınındayız. Göstere göstere ölüyoruz.
- Anı paylaşmanın,
anı yaşamaktan daha büyük bir afrodizyağa dönüşmesinin sihri ve sırrı tam
da burada gizli işte...
- Ve size kötü bir
haberim var, bir şeyi çok dileyince olmuyor ne yazık ki... O şey için
karar alıp, çalışıp, uygulayıp, hak edince oluyor.
- Teknolojinin
parlak ışıkları sadece birbirimize karşı değil gökyüzü hallerine karşı da
bizleri bakarkör yaptı.
- Şehirlerin
parlak ışıkları gökyüzünde yıldızları kararttı, dolunayın romantikliğini
çaldı. Düne kadar biz yakın, yıldızlar uzaktı. Artık herkes
her şeye yıldızlar kadar uzak kaldı.
- Bir varmış bir
yokmuş kıvamında, bir masal kahramanı gibi yaşanıyor dünün hayli kurumsal hayatları. İskambilden
kulelere dönen kariyerler, kağıttan şatolar içinde yaşanan aşklar,
kumdan, kalelere gizlenen sevgililer.
Teşekkürler Cüneyt Özdemir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder